Cevap: Temel esas şudur: Genel olarak ölüler ademoğullarından gelecek seslenmeleri de duaları da işitmezler. Nitekim Allah te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Sen kabirlerdekilere işittiremezsin!
Kitab'da da sahih sünnette de Hz. Peygamber'in (s.a.v.) insanlardan gelen her türlü dua ve seslenişi duyduğuna delalet eden hiçbir şey sabit olmamıştır ki, bu durum onun özel bir hususiyeti olsun. Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sadece kendisine, kabrinin yanında veya uzağında olması arasında fark bulunmaksızın, salât ve selam okuyanların salavat ve selamlarının kendisine ulaştığı sabit olmuştur. Çünkü
Ali b. Hüseyin b. Ali
(Bölümün numarası 3; Page No. 230) (Allah onlardan razı olsun) sabit olduğuna göre; Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kabri yanında bulunan bir aralığa gelen ve oraya girip dua eden bir adam görmüş, adamın bu yaptığını nehyetmiş ve şöyle demiştir: Hz.Peygamber > dedem > babam yoluyla gelip de benim babamdan duyduğum bir hadisi size tahdis edeyim mi? Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Benim kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Evlerinizi de, kabirlere çevirmeyin. Bana salat getirin. Çünkü nerede olursanız, selamınız bana ulaşır.
Şu hadise gelince
Kim kabrimin yanında bana salât ederse ben onu işitirim. Kim uzakta bulunarak bana salât getirirse o bana ulaştırılır.
Bu hadis ilim ehline göre zayıftır. dedi
İbn-i Teymiyye
"Bu hadis,
A'meş hakkında
ilim ehlinin icmaına göre uydurulmuş bir hadistir." demiştir.
Ayrıca
hasen bir isnadla
Ebu Davud'un
Ebû Hüreyre'den (r.a.)
rivayet ettiği
ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.)
Kim bana salat-ü selam getirirse, onun selamını almam için, Allah benim ruhumu iade eder.
hadisi ise müslümanın selamını Hz. Peygamber'in (s.a.v.) duyması konusunda açık olmayıp meleklerin selamı kendisine ulaştırması durumunda selama karşılık vermesi ihtimaline sahiptir. Müslümanın selamını duyduğunu farzetek bile bundan ötürü diğer dua ve seslenişlerin de buna dahil edilmesi gerekmez.