(Bölümün numarası 8; Page No. 205)
Yolcunun Cuma namazı kılmasının hükmü.
(967) no'lu fetva:
Soru: Bazı yerlerde konuşlanan askeri birliklerde cuma kılmanın hükmü nedir? Onlar her zaman üstlerinden emir beklemektedirler. Askeri kamplar, binalar ve çadırlarla donatılmıştır. Sanki sabit köyler halini almış. Bazen yerlerinden ayrılıp yerlerini değiştiriyorlar. Bu askeri kamplarda cuma kılıyorlardı. Sonra bazı ilim talebeleri bu konuda ihtilafa düştüler. Bazıları onların cuma kılmasını kabul etmediler, bazıları ise onlara cevaz verdiler. Onun görüşüyle amel edenler hakkında hayret ettiler.
Cevap: İkametin hükümleri vardır. Seferiliğin de hükümleri vardır. Cuma ise, kendisinde ikamet hükmü olan meselelerdendir ve iki rekat olarak kılınır. yolculuktaki hükmü ise, öğle olarak kılınır. Nöbet tutan askerler için, kasr ve cem' yapmak caiz mi, değil mi, şeklindeki soruya, muhterem müftü şeyh
Muhammed b. İbrahim'in
verdiği genel bir fetva göz önünde bulundurularak, komisyon buna muttali olunca, genel olarak içerisinde bunun cevabı bulunduğu için, bu soruya cevap olarak onu özetlemeyi uygun gördü. Fetvanın metni şöyledir:Mukimin namazında asıl olan tamamlamaktır, yolcunun namazında asıl olan da kısaltmadır. Yolcunun karşılaştığı ikamet iki çeşittir: (Bölümün numarası 8; Page No. 206) Birincisi: Belirli günler kalma niyeti olmaksızın yolcunun yaşadığı ikamet. Bu, onun ihtiyacına bağlı bir ikamettir ki, ne zaman biteceğini bilmiyor ve bitince yolculuğa devam edecek. Bu gibi durumlarda, ister uzun kalsın, ister kısa kalsın, namazın kısaltılması ve diğer seferilik ruhsatlarından yararlanması caizdir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Fetih yılında Mekke'de namazı kısaltarak on dokuz
gün
kalmış ve
Tebük'te
namazı kısaltarak yirmi gün kalmıştır. Âlimler, Peygamber'in (s.a.v.) bu iki ikametinin ikamet niyetiyle olmadığını söylemişlerdir. Bunun bir benzeri de
Abdullah b. Ömer'den
rivayet edilmiştir ki,
Azerbaycan'da
kardan dolayı altı ay mahsur kalmış ve namazı kısaltmıştır.İkincisi: Yolcunun, tekrar yolculuğa çıkmayacağı belirli günler ikamete niyet etmesidir. Bu da iki kısımdır:Birinci kısım: İkametinin dört gün ve daha az olmasıdır. Bu durumda kısaltma ve diğer seferilik ruhsatlarından yararlanmasının caiz olduğuna dair delil vardır. Zira Peygamber'in (s.a.v.), Veda haccında Zilhicce'nin dördüncü günü oraya girdiğinden sekizinci günü Mina'ya çıkıncaya kadar Mekke'de ikameti süresince
namazı
kısalttığı
rivayet
edilmiştir. Onun, bu sürede ikameti arzuladığında şüphe yoktur. (Bölümün numarası 8; Page No. 207) İkinci kısım: İkametinin dört günden fazla olmasıdır. Bunun hükmü hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir. Onlardan bir kısmı, kısaltmaya ve diğer seferilik ruhsatlarına cevaz vermişler ve az önce geçen Fetih yılında Mekke'de ve Tebük'te Peygamber'in (s.a.v.)
namazı
kısaltmasını delil
getirmişlerdir.
Çünkü O, ikameti süresince namazı kısaltıyordu ve bu, dört günden fazladır.Mukimin namazında asıl olanın, tamamlamak olduğu, fakat dört gün ve daha az kalmak isteyen kimsenin kısaltmasının caiz olduğuyla ilgili yukarıda geçen şeyi delil göstererek, onu kabul etmeyenler de vardır. Çünkü Veda haccında Peygamber'in (s.a.v.) bunu yaptığına dair rivayet vardır. İkamete niyet ederek dört günden fazlasıyla ilgili, itirazdan hali sahih bir delil bulunmamaktadır. İhtimal hasıl olunca delil getirmek düşer. O zaman da asıl olana döneriz ki, o da tamamlamaktır.Bu meselede bizim görüşümüz, ihtiyatla amel etmektir ki, söylediğiniz benzeri durumlarda seferilik ruhsatlarından yararlanmak caiz değildir. Çünkü onlar, tam bir yıl süreyle ikamete karar vermişlerdir.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.