Hutbe esnasında Hatib'in veya hutbeyi dinleyen kimsenin konuşması.
İkinci soru, (3246) no'lu fetvadan:
Soru 2: Bizler,
"Büleyde" şehrinde bir imam gördük.
Minberde iken cemâ'ate: "Tekbir getirin" dediğini ve ardından cemâ'atten tekbir ve tehlil sesleri yükselmeye başladığını gördük. İmamın cemâ'ate böyle bir şey deme hakkı var mıdır?. Cemâ'atin de hutbe esnasında tekbir getirme imkanı var mıdır? Buna göre, "İmam hutbe okurken yanındaki arkadaşına "konuşma ve dinle" dersen hata edersin" hadisinin anlamı nedir?. Sizden cevap bekliyoruz. Esselemü aleyküm ve rahmetüllahi ve bereketühü.
Cevap 2: Öncelikle: Hatib'in cemâ'ate "Tekbir getirin" demesindeki gaye, Allah'ın rububiyet ve uluhiyetine inandırma, isim ve sıfatları konusunda zatını birleme gibi yapmaları gereken hususulara yönlendirmekse ve gerçekte cemâ'atin yüksek sesle tekbir getirmesini istemediği halde onu yanlış anladıkları için bu şekilde cevap vermişlerse, bunun bir zararı yoktur. Cemâ'ate gelince onlar, yanlış anlamaları ve seslerini yükseltmeleri sebebiyle hata etmişlerdir. Bu yüzden, yaptıkları bu hatayı bir daha tekrarlamamaları için onlara nasihat etmeli ve onları doğru yola irşad etmelidir. Ancak Hatibin maksadı, cemâ'atin o anda yüksek sesle tekbir ve tehlil getirmesini istemekse bu durumda hem hatip ve hem de cemâ'at hata etmişler ve yeni bir bidat ortaya çıkarmışlardır. Çünkü bu uygulama türü, Hz. Peygamberin hutbesinde olmadığı gibi raşid halifelerin hutbelerinde ve onları dinleyen kimselerde de görülmemiştir. Ancak şu durum vardır. Cemâ'atten bir kısım kimseler, kendileriyle alakalı bir konuyu hutbe esnasında hatibe sormuşlardır.
Allah resulü (s.a.v.) ile Süleyk arasında geçen hadise buna örnektir.
Allah resulü (s.a.v.) hutbe okurken Süleyk içeri girmiş ve "Tahiyyetül Mescit" namazını kılmadan oturmuştu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onun kalkmasını ve iki rekat namaz kılmasını emretmiştir.
Kıtlık ve sussuzluktan şikayet eden bedevinin durumuda buna örnektir. Bedevi Allah resulü'ne (s.a.v.) gelmiş ve hutbe esnasında Hz. Peygamberin rabbindan yağmur talebinde bulunmasını istemişti. Hz. Peygamber de Allah'a duâ etmiş ve yağmur yağmıştı. Yağmur uzun süre devam etmiş ve bir hafta sonraki cumâ hutbesinde bedevi tekrar gelip yağmurun durmasını talep etmişti. Allah resulü de rabbinden yağmurun zarar vermeyecek derecede yağmasını talep etmişti.
Hz.
Ömer
ile
Hz. Osman arasında geçen olay da buna örnektir.
Hz. Osman cuma namazına erken gidememiş ve geç kalmıştı.
Hz. Ömer kendisine:
Saatin kaç olduğunun farkındamısın? Bu ne geçikmedir? deyince, Hz.
Osman:
Vallahi abdest almaktan başka bir şey yapmış değilim demiş, Hz.
Ömer de:
Abdest mi? diyerek şaşkınlığını ifade etmiştir.
(Bölümün numarası 2; Page No. 524) Allah hepsinden razı olsun. Peygamber (s.a.v.)'in şöyle dediği sabit olmuştur
Kim bizim dinimizde olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa, o merduttur, makbul değildir.
ve
Her kim işimiz (dînimiz) üzere olmayan bir iş işlerse, o işlediği şey reddolunmuştur.
İkinci olarak: Bahsettiğin hadisi
imam
Buhari
, Müslim
ve sünen sahipleri rivayet etmişlerdir. Hadisin manası şöyledir: İmam cumâ hutbesini okurken, nasihat etmek, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak maksadıyla dahi olsa arkadaşınla konuşursan ve o'na; " Sus ve hutbeyi dinle" dersen hata etmiş ve olmaması gereken bir suç işlemiş olursun. Burada yapılması gereken şey, nasihat edilmesi istenen kimseye nasihat etmesi için bu kimseyi hatib'e yönlendirmektir. Ta ki bu kimse kötülüklerden sakınsın ve iyiliklere yönelsin. Ayrıca, Hutbe esnasında mescitte hazır bulunan kimseler de boş şeyler konuşup gürültü patırtı çıkarmasın. Hutbe esnasında hata eden kimseye, yaptığı hatadan vazgeçirecek işaretler yapmakta bir mani yoktur.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.