Kocası ölen kadın, kocasına ait ve kocasının içinde öldüğü evde iddet bekyecek, zaruret ve ihtiyaç dışında evden dışarı çıkmayacak


320

(10652) Numaralı fetvanın ikinci sorusu: Soru 2: Erkek öldüğü zaman şöyle denir: Kadının ölen kocasının resmine bakması ve ona dokunması caiz değildir. Aynı şey kadın öldüğü zaman kocaya da söylenir. Kadın kocasının resmine bakmak için ısrar ederse ona şöyle cevap verilir: Sen onun nikahından çıktın. Ona niçin bakacaksın? Kocası öldüğünde kadın, kocası mezara teslim edilmeden önce gözü bir elbise ile örtülerek iddet vaktini geçirmesi için babasının evine gönderilir. Yani, iddet vaktinde dışarı çıkması haramdır. Kocasının evi olduğu halde babasının evine gönderilir. Bu caiz midir? Öldükten sonra kadının kocasının ya da kocanın karısının bedenine bakmasının haram olduğu doğru mudur? Taziye için veya sevinçli bir durum amacıyla iddet bekleyen kadının anne babasının ya da başka bir akrabasının evine gitmesi caiz midir? Ya da gittiği zaman gözlerini bir elbise ile örtmesi gerekir mi, gerekmez mi? (Bölümün numarası 20; Page No. 443)


Cevap 2 : Kocası ölen kadın iddet beklemelidir. İddet süresi kadın hamile değilse ister büyük ister küçük yaşta olsun dört ay, on gündür. Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Yüce Allah’ın şu ayetinden dolayı kadın iddet süresini kocasının öldüğü evinde geçirir. Hastalandığı zaman hastaneye gitmek, yanında onun için çarşıdan ihtiyaçları alacak kimse yoksa çarşıdan ekmek ve benzeri gibi ihtiyaçlarını almak dışında iddet esnasında o evden dışarı çıkmaz. Fürey'a bint Mâlik’ten rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Kocam, kaçan kölelerini aramaya çıkmış, nihayet Kaddûm tarafında onlara yetişince köleler onu öldürmüşler. Aileme ait geniş bir evde iken bana onun ölüm haberi geldi. Resulullah (s.a.v)'e geldim ve durumu anlatarak şöyle dedim: Aileme ait geniş bir evde iken kocamın ölüm haberi bana geldi. Kocam geriye miras olarak ne bir mal, ne de nafaka bıraktı. Ona ait bir ev de yok. Eğer ben aileme ve kardeşlerime dönersem benim için daha iyi olacak. Resûlullah (s.a.v.); "Dön" diye cevâp verdi. Odama, yahut da mescide varmış idim ki, Resûl-i Ekrem bana seslendi, yahut da benim çağrılmamı emretti ve çağrıldım. Bunun üzerine bana; Farz olan iddet müddeti doluncaya kadar kocanın ölüm haberinin sana geldiği evde kal (Bölümün numarası 20; Page No. 444)  buyurdu. Dört ay on gün orada iddete girdim. Osman b. Affan bir adam göndererek benden bunu(n hükmünü) sordu ve kendisine bildirdim. O da bu hükme uydu. Bu hadisi her beşi rivayet etmiştir. Tirmizi hadisi doğrulamıştır. Nesai ve İbn Macce, Hz. Osman’ın adam gönderme olayını zikretmemişlerdir. Kadının iddet müddetini, kocasının ölüm haberini aldığı evde geçirmesi ve evden başka yere çıkmaması gerektiği konusunda alimler, bu hadisi delil gösterirler. İddetteki kadın, güzel elbiseler giymek, sürme çekmek, altın ve gümüş takınmak gibi bütün süslerden uzak durmalıdır. Çünkü Resulullah (s.a.v.), iddetteki kadınları bu işlerden alıkoymuştur. Kadın iddet süresince mahremlerinden dilediği ile konuşabilir, onlarla oturabilir ve evde işlerini yapabilir. Kadın kocası öldüğünde onun bedenine ve resmine bakamayacağı meselesine gelince, bu doğru değildir. Şöyle ki, Hz. Ebû Bekr vefat ettiğinde eşi Esmâ bint ‘Amîs onu yıkamıştar. Ayrıca Hz. Aişe’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Eğer daha önce yaptığım işi şimdi yapacak olsa idim, Resullah'ı (s.a.v.) eşlerinden başka kimse yıkmazdı. (Bölümün numarası 20; Page No. 445)  Hadisi Ahmed, Ebû Davud ve İbn Macce rivayet etmiştir. Başarı Allah'tandır! Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.




Tags:




Ibrahim al-Dosari