(Bölümün numarası 4; Page No. 20) Boş sayfa (Bölümün numarası 4; Page No. 21)
Kur’ân-ı Kerim kırâatinin çeşitliliği.
(Bölümün numarası 4; Page No. 22) Üçüncü soru, (1977) no'lu fetvadan:
Soru 3:
Bazıları: "Kur'ân-ı Kerim'in farklı kıraatlerde okunması Kur'an'da bir ihtilaftır ve ikinci bir manaya götürüyor" diyorlar? Şu İsra ayetinde olduğu gibi:
İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Cevap 3: Kur'an'ın Allah katından yedi harf üzere indirildiği Peygamber'den (s.a.v.) rivayet edilmiştir.
(Bölümün numarası 4; Page No. 23) Yani: Arap dili ve lehçeleri üzere, onlara tilavetini kolaylaştırmak için ve Allah'tan bir rahmet olarak (indirilmiştir.) Bu mütevatir olarak nakledilmiştir. Kur'ân'ın şu andaki hali ve onda bulunan kraat çeşitleri bunu tasdik etmektedir. Bu kırâat çeşitlerinin hepsi hakim ve hamid olan Allah katından indirilmiştir. Çeşitli olması bir tahrif ve tebdilden dolayı değildir. Manalarında bir karışıklık ve makasıdında bir çelişki veya çatışma bulunmamaktadır. Bilakis bazısı bazısını tasdik etmekte ve amacını beyan etmektedir. Bazı kırâatların manaları farklı olabilir. Bunlardan her biri, şeriatın maksadlarından bir maksadı ve kulların maslahatlarından bir maslahatı gerçekleştiren bir hükmü ifade eder. Aynı zamanda manalarının uyumu, amaçlarının aynılığı ve aralarında çelişki ve çatışma olmayan tam, muhkem bir teşri birliği vardır.Soru soranın zikrettiği ayetteki kırâatlardan rivayet edilen şey bunlardandır ki, Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Burada nun harfi ötre, ra harfi esre olarak: "nuhricu" şeklinde, yine ya harfi üstün ve kaf harfi şeddesiz olarak: "yelkâhu" şeklinde okunmuştur. Bu şekilde okununca anlamı şudur: Biz insan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak kendi amel defteri olan bir kitap çıkarırız. Eğer said ise onu sağ eli ile, şaki ise sol eliyle alır. Ya harfi ötre ve kaf harfi şeddeli olarak: "yülakkâhu menşûra" şeklinde okunursa anlam şöyle olur: Biz, insan için kıyamet gününde, açılmış olarak insana verilen, amel defteri olan bir kitap çıkarırız. Her iki kraattaki mana sonuçta diğeriyle aynıdır. Kimin önüne kitap konursa ona ulaşmıştır. Kitap kime ulaşmışsa onun önüne konmuştur.Allah Te'âlâ'nın şu ayeti de buna örnektir:
Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.
(Bölümün numarası 4; Page No. 24) Burada ya harfi üstün, kâf harfi ötre ve zal harfi esre olarak: "yekzibûn" şeklinde okunur. Yani: Allah ve müminler hakkında yalanladıkları haber veriliyor. Ya harfi ötre, kâf harfi üstün ve zal harfi şeddeli olarak: "yükezzibûne" şeklinde okunursa anlamı şöyle olur: Allah katından getirmiş oldukları vahiy hakkında peygamberleri yalanlıyorlar. Her iki kırâatın manası diğeriyle çelişmez ve diğerini nakzetmez. Bilakis o ikisinden her biri münafıklarda bulun vasıflardan bir vasfı zikretmiştir. Birincisi onları, Allah'tan, pergamberlerinden ve insanlardan haber vermede yalanla vasıflandırmıştır. İkincisi onları, teşriden kendilerine vahyedilen şeyler hakkında Allah'ın elçilerini yalanlamalarıyla vasfetmiştir. Hepsi haktır. Zira münafıklar yalanla yalanlamanın arasını birleştirmişlerdir.Buradan ortaya çıkmıştır ki, kırâatların farklı olması, tahrif ve tebdilden değil, bir hikmetten dolayı Allah'tan bir vahiy ile idi. Bunun üzerine uygun olmayan işler terettüp edilmez. Her hangi bir çelişki ve çatışma yoktur. Bilakis, manaları bir ve maksadları aynıdır.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.