(Bölümün numarası 2; Page No. 126)
Mürcie fikirlerini yaymak ve o fikre davet etmek
(21436) Numaralı fetva:
Soru Hamd yalnız Allah'adır. Salât ve selam, kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Hz. Muhammed'in üzerine olsun. Bilimsel Araştırma ve Fetva Daimi Komisyonu, Bazı Müsteftilerden Sayın Genel Müftüye gönderilen ve Yüksek Alimler Konseyi Genel Sekreterliğinde (5411) sayılı ve h. 07/11/1420 tarihli, (1026) sayılı ve H. 02/07/1421 tarihli, (1016) sayılı ve h. 07/02/1421 tarihli, (1395) sayılı ve h. 08/03/1423 tarihli, (1650) sayılı ve h. 17/03/1421 tarihli, (1983) sayılı ve h. 25/03/1421 tarihli, (2106) sayılı ve h. 07/04/1421 tarihli kadedilen ve Komisyona havale edilen fetva taleblerine muttali olmuştur.
Müsteftiler bir çok fetva sordular. Soruların içeriği ise şöyledir: Son zamanlar irca fikri korkutucu bir şekilde yayılmaya başladı. Bir çok yazar bu fikrin yayılmasında öncülük ettiler. Bunlar bu konuda şeyhülislam İbn Teymiyye'nin görüşlerini kesik ve kopuk bir şekilde vererek, iddialarını ona dayandırdılar. Bu şekilde de insanlar nezdinde, imanın tanımı konusunda büyük günahlar işlediler. Çünkü bu fikri yayanlar, ameli imanın tanımında çıkarmışlar ve amelleri terk etmekle kurtuluş olabileceğini iddia etmişlerdir. İnsanlar, bu mezhebe göre, dinin kuralları amel edilmeden, haramlardan kaçınmadan ve dini vecibelerini getirmeden de iman kurtuluş için yeterli olduğunu öğrendiklerinde kolaylık günaha girecekler, şirke düşecekler ve dinden çıkacaklardır. Şüphesiz ki bu mezhep islam toplumu için akide ve ibadet açısından tehlikeleri vardır. Sizden bu mezhebin hakikatını ve kötü etkilerini kitap ve sünnet çerçevesinde açıklamanızı rica ediyorum. Ayrıca İbn Teymiyye'nin görüşlerini tahkik etmenizi rica ediyorum. Bu sayede müslüman dini konusunda basiretli olur.
(Bölümün numarası 2; Page No. 127)
Cevap: Fetva komisyonunun konuyu araştırdıktan sonra aşağıdakilerle yanıtladı: Bu görüşler amelleri imanın tanımından çıkaran Mürciyyen'nin görüşleridir. Bunlara göre iman, sadece kalple ile tasdik ve dil ile ikrardır. Buna göre kim kalbi ile tasdik ve dili ile takrir ederse o kamil bir mü'min olur. Ameller ise imanın kemalatındandır, kendisinden değildir. Dolayısı ile kişi bir çok günah işleyip dini vecibeleri terk etse ve bir hayır bile yapmaz ise cennete girebilir. Bu görüşlerini de batıl gerekçelerle temellendirmişlerdir. Örneğin küfrü sadece yalanlamak ile ve kalbin inkar etmesi ile sınırlamışlardır.Şüphesiz ki bu görüşler batıl, kitap ve sünnete ve haleften ve seleften ona tabi olan Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'e aykırı açık bir sapıklıktır. Bu görüşler, günahkarların dini haramları helal saymalarına, Allah'ın emirlerine ve yasaklarına uymamalarına, Allah'tan korkmamalarına, Allah yolunda cihadın ve iyiliği emredip kötülüğü yasaklama düsturunun kalkmasına neden olacaktır. Ayrıca salih ile salih olmayanın, itaatkarla asi olanın, mustakim üzere olan ile dini emirleri ve yasakları helal kılan fasığın, bunların amelleri imanlarından sayılmadığı sürece, eşit görülmesine neden olacaktır. Dolayısı ile eski ve yani alimler bu görüşleri batıl olduğunu açıklama ve onların savunucularına itiraz etme konusuna önem göstermişlerdir. Bu görüşler ile ilgili akaid kitaplarında özel bahisler açmışlardır. Hatta şeyhülislam İbn Teymiyye ve diğerleri gibi bu konuya munhasır kitaplar telif etmişlerdir. Şeyhülislam Akidetü'l-vasitiyye adlı eserinde şöyle demiştir:" Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in üsulu şöyledir: Din ve iman amel ve sözdür; kalbin ve lisanın takriridir; kalbin, lisanın ve organların amelidir. İman amelle artar ve günah ile eksilir." İman adlı kitabında da şöyle demiştir: "Bu konuda selefin ve Ehli sünnet alimlerinin bir çok görüşleri vardır: Bunlar bazen imanın lisan ve amelden olduğunu savunmuşlar, bazen imanın lisan, amel ve niyet olduğunu savunmuşlarıdır, bazen de imanın amel, niyet ve sünnete tabi olmanın olduğunu savunmuşlardır, bazen de dil ile ikrar, kalp ile inanma ve azalar ile amel etmedir. Bunların hepsi doğrudur. Selef, Mürci'e ameli imandan çıkardığı için şiddetli bir şekilde eleştirmiştir. Şüphesizki onların bütün insanların imanlarını eşit görmesi en fahiş bir hatadır. Çünkü insanlar, tasdik etmede, sevgide, korkmada ve ilimde eşit değildirler. Aksine bir çok yönden birbirlerine üstündürler." Yine ibn Teymiyye şöyle demiştir: "Mürci'e bu görüşleri ile kitaptan, sünnetten, sahabe kavlinden ve onlara güzel bir şekilde tabi olanların yolundan ayrılmıştır. Bunu da lugavi manadan tevil ettiklerine dayandırmıştır. Dolayısı ile bu ehl-i bidatın yoludur." Bitti. Amelleri imanın hakikatında, ziyadesinde ve eksilmesinde dahil olduğuna dair delilere gelince, Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
(Bölümün numarası 2; Page No. 128)
(Bölümün numarası 2; Page No. 129)
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.(2)Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir.(3)İşte onlar gerçek mü'minlerdir.
ve Allah Te'âlâ şöyle buyurd:
Gerçekten mü'minler kurtuluşa ermiştir;(1)Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;(2)Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.(3)Onlar ki, zekâtı verirler.(4)Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;(5)Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.(6)Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.(7)Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;(8)Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.
İmanın yetmiş küsür şubesi vardır. Bunların en yücesi "La ilahe illallah" sözüdür. En aşağısı ise, yoldan zarar veren bir şeyi gidermektir. Haya da imandan bir şubedir.
Yine Şeyhülislam iman adlı kitabında şöyle demiştir: "İman aslen kalptedir. Yani iman kalbin ikrar etmesi ve amel etmesidir. Bu da kalbin onaylaması, sevmesi ve boyun eğmesi ile olur. Kalbin imanın ettiğini de azalarla gösterilmesi gerekir. İmanın gereğini yerine getirip amel etmemesi ise kalbinde imanın olmamasına veya zayıf olmasına delalet eder. Dolayısı ile zahiri ameller kalp ile imanın gereğidir. Çünkü bu ameller kalpte imanın olduğunu göstergesi ve şahitleridir. Amel, imandan mutlak bir parçadır." Yine şöyle demiştir:" Bütün bunlar haricilerin görüşlerine karşılık söylenmiştir. Kesinlikle bilinmelidir ki,Mürciyye iman konusunda Hz. Peygambere muhalefet etmişlerdir. Yine bilinmelidir ki, Allah'a ve Resulüne itaat, imanın tamamındandır. Bu her günah işleyeni kafir yapmaz. Yine bilinmelidir ki, eğer bir grup Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gelip 'Biz senin getirdiğine kalbimiz ile iman edip, dilimiz ile kelime-i şehadeti ikrar ediyoruz. Fakat emirlerini ve yasaklarını yerine getirmeyeceğiz, namaz kılmayacağız, Hacca gitmeyeceğiz, doğru söz söylemeyeceğiz, emanete hıyanet edeceğiz, sözümüzde durmayacağız, sıla-i rahim yapmayacağız, emretmiş olduğun hayrı yapmayacağız, içki içeceğiz, mahremleri nikahlayacağız, senin ashabından ve ümmetin gücümüzün yettiğini öldüreceğiz ve mallarını alacağız, hatta seni öldüreceğiz ve düşmanlarının yanında savaşacağız.' Akıllı adam Hz. Peygamber'in şunu dediğini düşünemez: Sizler kamil mü'minlersiniz ve kıyamette şefaatime nail olacaksınız. Ayrıca sizin cehenneme girmeyeceğiniz konusunda ümit var olacaktır. Her müslümanın bilmesi gerekir ki, Hz. peygamber (s.a.v.) onlara şöyle diyecektir: Sizler bana indirilenleri en çok inkar edenlersiniz. Sonra Hz. peygamber onlar tevbe etmediği sürece onların boyunlarını vuracaktır. Bitti daha sonra şöyle dedi: Kur'ân'da ve sünnette iman lafzı kullanıldığında, daha öncede geçtiği gibi iyilik yapmak ve takvalı olmak istenmiştir. Nitekim Hz. peygamber (s.a.v.) imanı açıklarken onun yetmiş küsur şubesinin olduğunu söylemiştir. Bunun en faziletlisi, kelime-i tevhid; en aşağısı da yoldaki eziyet veren şeyler kaldırmaktır. Allah'ın sevdiği her şey imanın tanımına girer. Aynı şekilde iyilik de ve takva da içerisine girer.Yine din de islam dini de girer. İman'ın ne olduğu sorulduğunda Allah'ın cevaben şu ayeti indirmiştir: (Bölümün numarası 2; Page No. 130)
(Bölümün numarası 2; Page No. 131)
İyilik, yüzlerinizi çevirmeniz değildir.
(Bölümün numarası 2; Page No. 132) Ayet Sonra şöyle devam etti: Buradan kastedilen şudur: İman amel ile birlikte övülmüştür. İşte bu şehulislam'ın görüşleridir. Bunun dışında nakledilen başka görüşler ise yalandır. Amel etmeden cennete girecek bir gruptan bahsedilen hadise gelince, bu hadis gücü yettiği halde her ameli terk edenler için değil, amel etme konusunda özrü olanlar için söylenmiştir. Veya bu hadisin şeriatın mekasıdına uyan başka anlamları vardır. Bu daimi komisyonun görüşleri bunlardır. Komisyon, akide esasları konusunda tartışmaya ve cedelleşmeye girmekten uyarıyor. Çünkü girildiği takdirde kötü sonuçları olacaktır. Bu konuda da selefi salihin, kitaba ve sünnete göre açıklayan imamların kitaplarına ve selefin görüşlerine başvurulmasını tavsiye ediyor. Muhaliflerin görüşlerine ve ilmi asıl kaynaklarında almayan ve ehlinden almayan ilim adamların görüşlerine müracaat etmekten de sakındırıyor. Onlar, bu akidenin önemli meselesinde ileri gitmişler ve Mürciiyye mezhebini benimseyerek asılsız bir şekilde Ehl-i sünnet ve'l-cematten görmüşlerdir. Bu şekilde de insanları yanıltmışlardır. Bunu yaparken de Şeyhulislam İbn Teymiyye ve diğer selef imamların görüşlerini veya benzerlerini eksik bir şekilde alıntı yaparak kullanmışlarıdır. Bizle bu konuda Allah'tan korkmaları konusunda onları uyarıyoruz. Onların asıllarına dönmelerini bu sapık mezhep ile tefrikaya sebep olmamalarını tavsiye ediyoruz. Komisyon aynı şekilde müslümanların aldanıp da Ehl-i sünnet ve'l-cemaate muhalif olanların yoluna girmelerinden sakındırmaktadır. Allah herkesi faydalı ilim, salih amel ve dinde fıkıh ile muvaffak kılsın.
(Bölümün numarası 2; Page No. 133) Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Muhammed'e, âline ve ashâbına salât ve selâm etsin.