Müslümanlarla başkaları arasında ortak olarak kullanılan bir mekanda Allah'a ibadet etmenin hükmü
(2234) no'lu fetva:
Soru 1: İslam dinine göre, farklı din mensuplarının tek bir çatı altında ibadet etmeleri sahih midir?Soru 2: Her din mensubu için yerleri ayrılmış tek bir bina içerisinde ibadet sahih midir?Soru 3: İslam dini, erkek-kadın karışımı hakkında ne demektedir? Dini konularda bahsi edilen anlayış farklılığı ve tartışmalar nelerdir? Soru 4: Müslüman olmayan bir kimsenin, mescid inşa etmesi ve idareyi yürütmesi sahih midir?Soru 5: Yukarıda bahsi geçen bir caminin yapımına, müslüman bir kimsenin harcama yapması caiz midir?
(Bölümün numarası 2; Page No. 79)
Soru 6: Gayri müslimlerin cami ve medreseler gibi İslâmi projelere harcama yapmaları caiz midir?
Cevap: Öncelikle: İslam dini, insanların ve cinlerin tümüne gönderilen bir dindir. Bu konu üzerinde ittifak edilmiştir. Gayri Müslimlerden olsun veya olmasın, her kim,
Yahudilerin
veya
Hıristiyanların
hak üzere olduğuna inanırsa, bu kimse Allah'ın kitabına, Peygamberin sünnetine ve ümmetin icma'ına muhalefet etmiştir. Hatta, müslümanlık iddasında bulunan bir kimse ise dinden çıkmış ve mürted olmuştur. Allah teâlâ şöyle buyurmuştur:
Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu.
Ayet
Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik;
Ayet
Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren (Allah) yüceler yücesidir.
Ayet
Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.
Ayet
Hani cinlerden bir gurubu, Kur'an'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur'an'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) "Susun" demişler, Kur'an'ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.(29)Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.(30)Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.(31)Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
(Bölümün numarası 2; Page No. 80) Ayet
De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize,... Allah'ın elçisiyim.
Ayet
Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.
Buhari ve Müslim'de geçen bir hadiste Peygamber'in (s.a.v.) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
her peygamber, kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Ben ise bütün insanlığa gönderildim.
Sahih-i
Müslim'de
geçen bir hadiste
Allah resulü'nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Muhammad'in nefsini kudret eliyle tutan zata ( Allah’a ) yemin ederim ki, bu ümmetten her kim yahudi olsun hiristiyan olsun beni işitir, sonra da bana gönderilenlere iman etmeden ölecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktır.
(Bölümün numarası 2; Page No. 81) İkinci olarak: Şayet müslümanlar, diğer din mensuplarıyla birlikte kullanacakları müşterek bir yapıda değil de, sadece kendilerine ait bir ibadet yeri tahsis etme imkanına sahiplerse, bunu yapmaları gereklidir. Eğer böyle bir imkanları yoksa, diğer din mensuplarıyla beraber ayrı bölmelerde veya tek bölümde ve tek çatı altında ibadet etmeleri mümkündür. Allah sübhanehu'nun şu sözü bunun kanıtıdır.
O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının.
Üçüncü olarak: Erkek ve kadın karışımı çok tehlikeli bir durumdur. Bu konuyla ilgili değerli müftü, şeyh
Muhammed b. İbrahim'in
(Allah kendisine rahmet etsin) fetvası çıkmıştır ve fetvanın metni şöyledir:Kadın ve erkek karışımının üç şekli vardır:Birincisi: Kadınların, erkek mahremleriyle beraber içiçe olmasıdır ve bunun caiz olduğu hususunda sorun yoktur.İkincisi: Kadınların, insanların ahlakını bozma gayesiyle yabancı erkeklerle karışık ortamlarda bulunmasıdır ve bunun da haram oluşu hususunda sorun yoktur. (Bölümün numarası 2; Page No. 82) Üçüncüsü: Kadınların, ilmi programlarda, mağazalarda, kütüphanelerde, hastahanelerde, törenlerde v.b. durumlarda erkeklerle karışık ortamlarda bulunmasıdır. Soru soran kişi ilk bakışta, bu tür bir karışıklığın, iki cinsiyet arasında bir fitne aracı olmayacağını ve onları kötü eyleme sevketmeyeceğini zannedebilir. Bu üçüncü kısmın gerçek yönünü ortaya çıkarmak için bu soruyu genel ve ayrıntılı şekilde cevaplayacağız. Genel olarak şöyle diyebiliriz: Allah (c.c.) erkeği, güçlü ve kadına eğilimli bir varlık kıldı. Kadını da, zaiflik ve yumuşaklıkla beraber erkeğe eğilimli bir varlık yaptı. Şayet, erkek ve kadın aynı ortamda bulunurlarsa bu karışım, kötü emellerin gerçekleşmesine vesile olacaktır. Çünkü nefis, sürekli kötülüğü emreder ve bu durumda insanın istekleride kör ve sağır kesilir. Şeytan da kötülüğü ve çirkinliği emreder. Ayrıntılı cevaba gelince: İslam dini gaye, maksatlar ve vesileler üzerine mebnidir. Dolayısıyla, maksud olunan şeyin hükmü ne ise, ona götüren araçların hükmüde aynıdır. Kadınlar, erkeklerin şehevi arzularını giderdikleri ve kendilerini tatmin ettikleri bir konumdadır. İslam şeriat'ı, erkek va kadını birbirine bağlayan ve ilişkilerinin devamlılığını sağlayan kapıları kapatmıştır. Kur'an ve sünnetten sana sunacağımız delillerle bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.Kur'an'dan zikredeceğimiz deliller altı tanedir:Birinci delil: Allâhu Teâlâ şöyle demiştir:
Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da "(Hâşâ), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.
Delil olma yönü: Mısır kralının karısı ve Yusuf (a.s.) bir odada başbaşa kalınca
kadın,
kendisinden bekleneni yaptı ve onu zinaya davet etti. Ancak Allah (c.c.) onu rahmetiyle muhafaza edip bu günahtan korudu. Şu ayette olduğu gibi:
Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini ondan uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.
İşte, kadın ve erkek bir araya geldikleri zaman, biri diğerinden beğendiğini ve arzuladığını seçecek ve daha sonra bunu elde etmek için var olan bütün araçları kullanacaktır. (Bölümün numarası 2; Page No. 83) İkinci delil: Allah (c.c.) kadın ve erkeğe, gözlerini haramdan sakınmalarını emretmiştir. Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.(30)Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar
Ayetİki ayetin delil olma yönleri: Allah (c.c.) mü'min erkek ve kadınlara gözlerini haramdan sakınmalarını emretmiştir. Emir ise vücub'u gerektirir. Daha sonra, bu hareketin onlar için daha temiz bir davranış olduğunu ifade etmiştir. Allah (c.c.), kişinin ani bakışları dışındaki bakışlarını affetmemiştir. Hakim,
El- Müstedrek
adlı
eserinde
Hz.
Ali'den
(r.anh.) rivayet ettiği bir hadiste Allah resulü (s.a.v.) kendisine şöyle demiştir:
Ey
Ali,
kadınlara olan bakışlarını ardı ardına tekrarlama, çünkü ilk bakış dışında ikinci defa bakma hakkın yoktur.
Hakim,
bu hadisi
eserine aldıktan sonra: "Müslim'in hadis şartlarını
taşıyıp ta onların
eserlerine almadıkları sahih bir hadistir" demiştir. Bu konuda İmam Zehebi'de
"Telhis"
adlı eserinde onunla hemfikir olduğunu belirtmiştir. Gözleri haramdan sakınmakla alakalı daha bir çok hadis vardır. Çünkü, bir kimsenin bakılması kendisine haram olan yabancı kadınlara bakması zina hükmündedir. Ebu Hureyre, (r.anh.)
Allah resulü'nün (s.a.v.) şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir:
(Bölümün numarası 2; Page No. 84) Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası vurmak, ayağın zinası ise adımlamaktır.
"Hadis, müttefekun aleyh'dir. Metni ise
Müslim'e aittir."
Hadiste bakış, zina olarak addedilmiştir. Çünkü bu, kadının güzel taraflarına bakmakla zevk almasına, sevgisinin, bakan kimsenin kalbine girmesine ve ona bağlanmasına vesile olacağından onunla zina etmesi kaçınılmaz bir durumdur. İslam, sebebiyet verdiği kötülükerden dolayı yabancı kadınlara bakmayı yasakladığına göre, - kadınlarla aynı ortamı paylaşmak ta böyle bir kötülüktür- kadınlarla karışık bir ortamda bulunmayı da yasaklamıştır. Çünkü kadınlarla karışık bir ortamda bulunmak, kadınlara bakmaktan zevk almak ve zina misali daha kötü hallere düşmek gibi korkunç sonuçlara yol açan bir araçtır.Üçüncü delil: Kadının mahrem olduğu ve bütün bedenini örtmesi gerektiğiyle ilgili daha önce bahsedilen hadislerdir. Çünkü, kadının avret yerlerini açması, yabancıların ona bakmasına, yabancı erkeklerin kadına bakması da, kalblerinin biribirine bağlanmasına yol açacaktır. Bununla beraber erkek, kadını elde etmek için çaba sarfedecek ve daha sonra kadınla aynı ortamda bulunabilecektir.Dördüncü delil: Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler)
(Bölümün numarası 2; Page No. 85) Delil olma yönü: Allah (c.c.), normalde caiz olan ama erkeklerin, halhalların çıkardığı sesi işitip te onlara yönelik şehevi duyguları hareket etmemesi için kadınların, yürüme sırasında ayaklarını yere vurmalarını yasaklamıştır. Sebebiyet verdiği kötülüklerden dolayı, kadın ve erkek karışımının yasaklanması da bunun gibidir.Beşinci delil: Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
İbni Abbas
ve diğerleri
bu ayeti şöyle açıklamışlardır: "Bu kimse, ev halkının yanına giden bir adamdır, Ev halkından olan güzel bir kadına rastlar, aile fertlerinin farkında olmadığı anlarda kadını gözleriyle süzer, evdekiler farkına varınca gözlerini kadına bakmaktan alıkor. Farkında olmadıkları anlarda tekrar kadını gözleriyle süzer, evdekiler farkına varınca da gözlerini kadına bakmaktan tekrar alıkor. Allah' (c.c.) ta biliyorki bu kimse, kadının mahrem yerlerini görse ve ona hakim olursa onunla zina edecektir."Ayetin delil olma yönü: Allah (c.c.), kendisine bakılması helal olmayan kadınları bakışlarıyla süzen gözleri hainlikle nitelendirmiş olduğuna göre, kadın-erkek karışımının hükmünün nasıl olması beklenebilir.Altıncı delil: Allah (c.c.) kadınların evlerinde oturmalarını emretmiştir. Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.
Ayet (Bölümün numarası 2; Page No. 86) Ayetin delil olma yönü: Allah (c.c.), peygamberinin ahlak sahibi, temiz yapılı ve saf olan hanımlarının evlerinde kalmalarını ve dışarı çıkmamalarını emretmiştir. Bu çağrı, peygamberin hanımları dışındaki müslüman kadınların tamamı için geçerlidir. Çünkü, usül ilmine göre, yüzyüze yapılan konuşmalar, onu özel kılan bir delil olmadığı sürece geneldir ve herkes için geçerlidir. Ancak burada bu ayetin özel olduğunu gösteren hiçbir delil yoktur. Kadınların, zaruri olarak çıkmaları gereken durumlar hariç, evde kalmakla emrolundukları halde, az önce açıklanan kadın-erkek karışımının caiz olduğu nasıl söylenebilir? Ayrıca, günümüz dünyasındaki kadınlar azgınlaşmış ve haya elbislerini soymuşlardır. Yabancı erkeklerin bulunduğu ortamlarda açılıp saçılma ve ahlaksızlık tavırlar sergilemekten geri durmamaktadırlar. Kocaların veya kendileriyle ilgilenen kimselerin kontrol ve denetim noktalarıda zayıflamıştır.Sünnet-i Seniyye'deki delillere gelince bizler,10 tanesini açıklamakla yetineceğiz:1 :
İmam
Ahmed
Müsned'inde,
senedini:
Ebi Hamid es-Saidi'nin
hanımı
Ümmü Humeyd'ten
rivayet ettiği bir hadiste kendisi Allah resulü'nün (s.a.v.) yanına gelerek: "Ya rasulallah! Ben, seninle birlikte namaz kılmayı çok seviyorum" dedi. Allah resulü'de (s.a.v.):
Benimle namaz kılmayı sevdiğini biliyorum;ama evinin özel odasında kıldığın namaz, oturma odasında kıldığın namazdan, oturma odasında kıldığın namaz, evin salonunda kıldığından, o da kendi kavminin mescidinde kıldığın namazdan, kendi kavminin mescidinde kıldığın namaz ise benim mescidimde kıldığın namazdan daha hayırlıdır
dedi. Kadın geri döndükten sonra kendisi için, evinin en ücra ve en karanlık köşesinde bir mescit yapılmasını emreder ve mescit yapılır. Kadın vefat edinceye dek o mescitte namaz kılmaya devam ederdi.
İmam
İbn-i Huzeyme,
Sahih hadisleri barındırdığı
eserinde,
Abdullah b. Mesud'tan
(r.anh.) Peygamber (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
(Bölümün numarası 2; Page No. 87) Kadının,evinin en karanlık mekanında kıldığı namaz, Allah'ın en sevdiği namazıdır.
Kadın'ın evinde kıldığı namazın, mescitte kıldığı namazdan daha faziletli olduğunu gösteren bu iki hadis anlamında daha birçok hadis vardır.Hadisin delil olma yönü: Kadının evde namaz kılması meşru olduğuna ve kıldığı bu namazın, Allah resulü'nün (s.a.v.) mescidinde kılacağı namazdan daha üstün olduğuna göre, kadın-erkek karışımın yasaklanması daha ziyade gereklidir.2 : İmam
Müslim,
Tirmizi ve
diğer
imamların, senedleriye birlikte Ebu
Hureyre'den (r.anh.)
rivayet ettikleri hadiste Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Erkeklerin oluşturduğu safların en hayırlısı ilk saftır, en kötüsü ise (sevap bakımından) sonuncu saftır. Kadınların saflarının en hayırlısı en son saftır, en kötüsü ise ilk saf tır.
İmam
Tirmizî
hadisi alıntıladıktan sonra: "Bu hadis sahihtir" demiştir. (Bölümün numarası 2; Page No. 88) Hadisin delil olma yönü: Allah resulü (s.a.v.), namaz kılmak için mescide gelen kadınların, namaz kılan erkeklerden ayrı olarak tek başlarına namaz kılmaları gerektiğini ifade etmiştir. Daha sonra, kadınların saflarının en hayırlısının en son saf, en kötüsününde ise ilk saf olduğunu açıklamıştır. Bunun sebebi, geride saf tutan kadınların, erkeklerle karışmasının, onları görmenin, hareket ve seslerini işitmekle kalp yakınlığının oluşmasının daha zor bir duruma gelmesidir. Hadis, aksi bir durumun gerçekleşmemesi için kadınların ilk safta durmalarını kınamıştır. İlk safta namaz kılma ve imama yakın olma sevabını kaybedecekleri ve geride saf tuttukları takdirde, akıllarını meşgul eden, niyetlerini bulanıklaştıran ve muhtemelen namazlarını bozan kadınlarla birlikte saf tutmuş olacakları için, erkeklerin geride saf tutmasını, safların en kötüsü olarak nitelendirmiştir. Şayet Allah (c.c.), kadın-erkek karışımı olmadığı ve sadece ibadet maksadıyla bir araya gelindiği böylesi ibadet mekanlarında dahi bu tür olumsuz durumların meydana gelebileceğini ifade etmişse, kadın-erkek karışımı durumunda meydana gelmesi nasıl düşünülmesin?3 :
İmam
Müslim
Sahih'inde, Abdullah b. Mesud'un (r.anh.)
hanımı
Zeyneb'ten (r.anha)
rivayet ettiğine göre Allah resulü (s.a.v.)
ona şöyle demiştir:
Sizden birisi mescide giderse koku sürünmesin
İmam
Ebu Davud
Süneninde, İmam
Ahmed
ve İmam Şafii'nin
Müsned'lerinde
senetleriyle beraber
Ebu Hureyre'den (r.anh.) rivayet ettikleri bir hadiste
Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Allah'ın kadın kullarını, Allah'ın mescitlerine (gidip ibâdet etmekten) alıkoymayın! Fakat kadınlar, (Allah'ın mescitlerine giderken) güzel koku sürünmemiş halde (dışarı) çıksınlar.
İmam
İbn-i Dakik el-Îd şöyle demiştir:
(Bölümün numarası 2; Page No. 89) Bu hadis, mescide gitmek isteyen kadının güzel koku sürünmesini, erkeğin şehevi duygularını ve muhtemelen kadınların da şehevi arzularını tahrik edeceğinden haram kılmıştır. ... ve şöyle devam etmiştir: Güzel koku gibi etkili olan, kadını şatafatlı gösteren güzel elbiseler ve zinet eşyaları da bunun gibidir. İmam
El-Hafız İbn Hacer:
"Kadın ve erkeklerin aynı ortamda bulunmaları da böyledir" demiştir. İmam
el-Hattabi
"Mea'lim-us Sünen" adlı eserinde: "Tenefful" kötü kokudur. demiştir. Denildiğine göre, koku sürünmeyen kadınlara: "Kötü kokulu kadın veya kötü kokulu kadınlar" denmektedir.
4 :
Üsame b. Zeyd
(r.anh.) Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Erkeklere ardımdan, kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.
Bu hadisi
Buhari
ve Müslim rivayet etmiştir.
Hadisin delil olma yönü: Hadis, kadınların erkekler için bir fitne olduğunu ifade etmiştir. Buna göre, fitne sebebi kişi ve fitne mağduru olan kimse nasıl birlikte bulunabilir ki, bu caiz değildir.5 :
Ebi Said el-Hudri
(r.anh.) Peygamber'in (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Dünya tatlıdır ve manzarası hoştur. Şüphesiz ki Allah dünyanın idaresini size verecek ve nasıl davranacağınıza, ne gibi işler yapacağınıza bakacaktır. O halde dünyadan sakının ve kadınlardan korunun.Şüphesiz, İsrailoğullarının ilk imtihanı kadınlarla olmuştur.
Bu hadisi
Müslim rivayet etmiştir.
(Bölümün numarası 2; Page No. 90) Hadisin delil olma yönü: Allah resulü (s.a.v.) kadınların fitnesinden sakınmayı emretmiştir. Bu emir vücub'u gerektirir. Ama, Kadın-erkek karışıklığıyla birlikte fitneden sakınmak mümkün olabilir mi? Elbette mümkün değildir. Dolayısıyla kadın-erkek karışımı da caiz değildir.6 -
İmam
Ebu Davud
Sünen'inde
İmam Buhari'de
"El- Kuna" adlı eserinde, senetleriyle birlikte
Hamza
bin Ebi Üseyd el-Ensari'den
ve oda babasından şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin, mescidin dışında, kadınların yolda erkeklerle karışık bir halde yürürken görünce onlara: Geride yürüyün! Çünkü gerçek şu ki, sizin yolu daraltmaya asla hakkınız yoktur. Size yolun kenarında yürümeniz vacibdir" dediğini duydu.Artık kadınlar duvara adeta yapışarak, elbisesi duvara sürünerek yürürdü.
Bu metin
Ebu Davud'a aittir.
İmam
İbnü'l-Esir
"En- Nihaye fi Garib'il Hadis" adlı eserinde: Yolu daraltmaktan maksat, yolun ortasında yürümektir. demiştir.Hadisin delil olma yönü: Allah resulü (s.a.v.) kadınları, fitneye neden oldukları için yolda erkekerle birlikte yürümelerini yasakladığına göre, kadın ve erkeklerin normal zamanlarda aynı ortamı paylaşabileceklerini söylemek mümkün müdür?7 :
İmam
Ebu Davud et-Tayalisi
süneninde
ve diğerlerininde Tabiun'dan olan
Nafi' den
ve onunda
Hz. Ömer'den
rivayet ettikleri bir hadiste: Allah resulü'nün (s.a.v.) mescidi inşa ederken kadınlar için bir kapı tayin ettiğini ve:
Bu kapıdan hiç bir erkek girmesin
dediğini aktarmıştır.
Buhari,
"Tarih-ul Kebir" adlı
eserinde Abdullah
İbn-i Ömer'den (r.anh.)
ve onunda babası (Bölümün numarası 2; Page No. 91)
Hz. Ömer'den (r.anh.)
rivayet ettikleri bir hadiste Peygamber (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir.
Mescide, kadınların girdiği kapıdan girmeyin.
Hadisin Delil Olma Yönü: Allah resulü (s.a.v.) mescitlerin giriş ve çıkış kapılarında meydana gelebilecek kadın-erkek karışımını yasaklamıştır. Bunu yasaklamasının sebebi, kadın ve erkek karışımına yol açacak nedenleri ortadan kaldırmaktır. Mescit kapılarının giriş ve çıkışlarında bu durum yasaklanmışsa, diğer zamanlarda yasaklanması daha önceliklidir.8 :
İmam
Buhari
sahihinde
,
Ümmü Seleme'den
(r.anha.) şöyle dediğini nakletmiştir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirip selam verince, kadınlar derhal kalkarlar, Rasulullah ise kalkmadan önce bir müddet beklerdi
İkinci bir rivayette de: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirip selam verince, kadınlar derhal kalkarlar, Allah resulü (s.a.v.) kalkmadan önce evlerine girerlerdi. Üçüncü rivayette ise: Kadınlar, farz namazlarını bitirip selam verince derhal ayağa kalkarlar, Allah ve resulü (s.a.v.) ve beraberindeki erkekler ise kalkmadan önce bir müddet beklerdi. Allah resulü (s.a.v.) kalkınca onlarda kalkarlardı.Hadisin delil olma yönü: Allah resulü (s.a.v.) bu durumda bile kadın-erkek karışımını yasaklamıştır. Bunda, bu yasanın diğer zamanlarda da geçerli olduğuna dair bir uyarı vardır. (Bölümün numarası 2; Page No. 92) 9 :
İmam
et-Taberani
"El- Mu'cem ül- Kebir" adlı
eserinde,
Ma'kil bin Yesar'dan
(r.anh.) rivayet ettiğine göre Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Sizden birinizin başına demirden bir iğne sokulması, kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından hayırlıdır.
İmam
el-Heysemî
"Mecmeu'z Zevaid" adlı eserinde: Ravileri, sahih hadisin ravileri derecesindedir. demiştir. İmam
el-Münziri'de
"Et- Terğib ve-t Terhib" adlı eserinde: Raviler güvenilirdir demiştir.10 :
İmam
Et-Taberani
de
Ebu Ümame'nin
(r.anh.) hadisinden naklettiği ettiği rivayette
Allah resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Bir adamın çamur ve balçığa bulanmış bir domuza sürtünmesi, kendisine helal olmayan bir kadına omuz sürmesinden daha hayırlıdır.
(Bölümün numarası 2; Page No. 93) İki hadisin delil olma yönleri: Allah resulü (s.a.v.), arada bir engel olsun veya olmasın, mahremi olmaksızın bir erkeğin kadına temas etmesini, kötü sonuçlara sebebiyet verdiği için yasaklamıştır. Kadın-erkek karışımının yasaklanması da bu nedenden ötürüdür. Zikrettiğimiz delil ve kanıtları düşünen kimse, kadın-erkek karışımının her hangi bir fitneye neden olmadığı sözünün, bazı kimselerin düşüncelerinden ibaret olduğunu anlayacaktır. Gerçek şu ki İslam, fitneye yol açtığından dolayı kadın-erkek karışımını yasaklamıştır. Ancak, Mekke ve Medine mescitlerinde olduğu gibi zaruri ve aşırı ihtiyaç duyulduğu durumlar bundan müstesnadır. Yüce Allah'tan (c.c.) yolunu kaybetmiş müslümanlara hidayet etmesini, hidayete ermiş müslümanların da hidayetini arttırmasını diliyoruz. Aynı şekilde devlet liderlerini, hayırlı işler yapmaya, kötülükleri terketmeye ve aklını kaybetmiş insanların elinden tutmaya muvaffak kılmasını arzuluyoruz. Şüphesiz O, kullarını işiten, onlara yakın olan ve dualarına icabet edendir .Dördüncü olarak: Müslüman olmayan bir kimsenin mescit inşa etmesi caizdir. Mescid'i yönetebilecek müslüman bir kimse varsa, o kimse yönetici olarak tayin edilir. Şayet yoksa, kafir dahi olsa, mescidi inşa eden kimsenin yönetimi elinde bulundurması caizdir.Beşinci olarak: Müslüman bir kimsenin sahip olduğu mal varlığını, mescitlerin inşası ve bz. hayırlı iş projelerinde infak etmesi müstehaptır. Hatta, yapmış olduğu harcama zekat dışında bir harcama ise bu, Allah'a büyük bir yakınlık anlamında işlenmiş bir amel olur. Ama, yapmış olduğu bu harcama zekat malı ise, ayette zikredilen 8 sınıfın haricindeki kimselere harcanamaz. Altıncı olarak: Müslüman olmayan kimselerin, yaptıkları yardımlarla müslümanlara fayda vermekten ziyade zarar vermeye yol açmadıkları sürece, mescit ve medreseler gibi İslam'i projelerin inşası için para harcamaları caizdir.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.