(17880) Numaralı fetvanın dördüncü sorusu:
(Bölümün numarası 7; Page No. 298) Soru 4 : Ölüyü defnetme şekli konusunda: Malikiler: Ölüyü lahitin toprağına bıraktıktan sonra ön taraftan mezara koyuyorlar, ancak her yönden sağdan, soldan, önden ve arkadan ölüyü mezara koymayı caiz görüyorlar. Hanbeliler: Bunlar önden ve arkadan ölüyü kabre koymayı caiz görmüyor, ancak peygamberimiz (s.a.v.)'in uygulaması olan sağ taraftan koymayı caiz görüyorlar. Malikiler: Lahitten çıkan toprağı kabir toprakla doldurulduktan sonra kabrin üst kısmına koyuyorlar, ancak Hanbeliler bunu bid'at olarak görüyorlar. Malikiler: Kabrin ön tarafından 3 avuç alıyorlar ve bu avuçlardan her birini kabre atmadan önce Kur'an'dan bir şeyler Ayete-l Kürsi'yi okuyorlar, Hanbeliler bunu bid'at görüyorlar. Yine Malikiler: Kabrin başında ellerini kaldırarak ölü için dua ediyorlar, mezarlıktan döndüklerinde yine ellerini kaldırarak dua ediyorlar, Hanbeliler bunun aksini düşünüyorlar, ve bunu bid'at görüyorlar. Yine Malikiler: Ölen kişinin 7'inci gününde ölü için Kurân okuma merasimleri ve ölünün yakınları tarafından sadakalar veriliyor, bunu vacibin bir kısmı olarak görüyorlar, ve bu 7'inci günü belirlemeyi istenen bir şey olarak görüyorlar, Hanbeliler bunu hiçbir temeli, sıhhati olmayan bid'at olarak görüyorlar.
4
: Ölü en rahat nasıl kabre konulabiliyor ise o şekilde koyulabilir, ancak en faziletlisi ayak tarafından koyulmasıdır, bu konuda gelen hadisten dolayı, ölünün yönü kıble tarafında olmak üzere sağ tarafı yere gelecek şekilde lahde koyulur, lahit bölgesi kerpiç veya onun yerine geçecek bir şeyle kapatılır, sonra üzerine toprak atılır, kabir bir karış kadar yükseltilir, konveks şeklinde, peygamberimiz(s.a.v.)'in sünneti bu şekilde gelmiştir, bu kabrin belirli olması onu ayak işlerinde kullanmaktan korur, ölü defnedilirken mezarlıkta Kur'an okunmaz, bu bid'attir, çünkü bununla ilgili peygamberimiz(s.a.v.)'den bu konuda bir delil sabit olmamıştır. (Bölümün numarası 7; Page No. 299) peygamberimiz (s.a.v.)'den sabit olan hadisten dolayı, ölü defnedilirken kabrin başında durup ölü için dua etmek, bağışlanma dileme ve hata sebatını dilemek müstehaptır, mezarlıkta Kur'ân okuma merasimleri düzenlemek ve ölü için orada sadaka vermek caiz değildir, ölü için dua etmek ve onun için belli bir vakit tayin etmek ve merasim yapmadan sadaka vermek meşrudur, çünkü bu bir bid'attir, çünkü bununla ilgili peygamberimiz (s.a.v.)'den bu konuda bir delil sabit olmamıştır. Müslümanların ve ilim ehline, hepsine vacip olan hükümleri kitap ve sünnetten almaları, mezhepten almaları değildir, Çünkü Yüce Allah şöyle buyuruyor:
Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
Allah Te'âlâ şöyle buyuruyor:
Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.
ve Allah Te'âlâ şöyle buyuruyor:
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
(Bölümün numarası 7; Page No. 300) Avam olan insanlar kendilerine bir şey sorun oluşturuyorsa bunu ilim ehline sorarlar, ilim ehline düşende insanlara kitap, sünnet ve zikredilen ayetlerle fetva vermeleri gerekir ve Yüce Allah'ın şu ayeti ile:
Bana itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Bana isyan edende Allah'a isyan etmiş olur.
ve peygamberimiz(s.a.v.)'in şu sözü ile:
Ümmetimden herkes Cennet'e girecektir, girmemekte direten müstesna.Girmemekte direten kimdir yâ Resulallah? diye sordular. Allah Resulü şu cevabı verdiler: Bana itaat eden Cennet'e girer; bana isyan edense Cennet'e girmemekte inat ediyor demektir.
Bu anlamda ayet ve hadisler çoktur. Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Muhammed'e, âline ve ashâbına salât ve selâm etsin.